Mitromania


Original watercolor by Florian Grospietsch - Vue de la grotte de Matromania


Capri’deki bir yer hafızasında yer etmiş olmalı: grotta del Matrimonia” veya “grottadi ve yahut “Mitromonia” da denilen yer. Malwida’nin uzun uzun yazdığı anıları bize 23 Mart 1877 gecesi üç arkadaşın bu mağarayı gezip gezmediklerini söylemiyor» ama mağara arco naturale yakınlarında, geçtikleri yolda yer alıyor. Filozof aşağı yukarı bir yıl sonra, 1878 yazı sırasında» içinde otobiyografik notların bulunduğu ender rastlanan not defterlerinden birine Memorabilia başlığı altında şu kısa ve gizemli cümleleri yazmıştır:

Mitromania.- Güneşin ilk ışınının belirmesini beklemek- nihayet onu seyre dalmak ve - ona aldırmamak ve erimek.

Mithras'ın umudu Mithras'ın deliliği.

Grotta di Matrimonio, bilinçsiz yasamın idilik tablosu

Mitromania'dan başlayarak hayatı şenlik olarak hayal etmek.

 Hatırlamak sanatı, kötü, acı unsurlara hâkimiyet. Hastalığa, memnuniyetsizliğe, sıkıntıya karsı mücadele.

2. Mithra yılanın ve akrebin üstüne asılı olduğu boğayı öldürdü.


O halde, Capri’ye yaptığı ziyarette deneyimledikleri, filozofun felsefi hassasiyetinin ve klasik kültürünün filtresinden geçti ve dünyevi varoluşunun derin olumlanışının simgesine dönüştü. Aşağıdaki satırlarda Nietzsche büyük olasılıkla Malvida’nın eski bir arkadaşı Ferdinand Gregorovius’un İtalya’ya seyahat kitabında yer verdiği Capri ve Matromania Mağarası’nın betimlemesini hatırlıyor. Bu kitabı o sırada seyahat rehberi olarak kullanıyorlardı, aynı kitap günümüzde hâlâ Capri’de kitabevlerinde bulunuyor:

"Dik bir merdivenden inerken, derin ve güzel bir mağaranın birden fazla tonozlu bir kubbe oluşturduğu kıyının ortasına geliyoruz. Burası gizemli Matromania Mağarası. Girişi büyük hacimli bir yarım dairedir, çünkü mağara 55 adım genişliğinde ve 100 adım derinliğindedir. Bir doğa eseridir ama insan eli değmiştir; girişten itibaren Roma dönemi duvarlarını fark ederiz ve içerde çeperde duvarcılık işleri asılı durur. Mağaranın derinliğinde, yarım daire şeklinde kürsüye benzeyen iki yapı birbirlerine karsı dururlar, Tanrı'ya özel bir oda olması gereken ve heykellerin teşhir edildiği yere bu kürsülerin ortasından basamaklar çıkar. Her şey bir tapınağın hücresinde olduğumuzu gösterir bize. Bu mağaraya önce Matromania ismi verilmiş, halk da bu ismi kasıtsız bir ironiyle sanki Tîberius düğününü burada kutlamış gibi Matrimonio'ya (düğün) çevirmiştir. Bu isim aslında Magnae matris antrum veya Magnum Mitrae antrum'dan türemiştir. Denir ki tapınak Mithra'ya adanmıştır; Perslerin güneş tanrısı bu mağarada onurlandırdığı için değil de Mithra'nın mistik kurbanını temsil eden bir alçak kabartma bu mağarada, pek çok benzeri de Vatikan'daki müzede bulunduğu için. Napoli'nin Studilerinde bunlardan iki tane gördüm: Bir tanesi Posillipo Mağarası'nda bulunmuştu, diğeri Matromania da ve ikisi de Mithra'yı Acem giysisi içinde, bir boğanın üstünde diz çökmüş bıçağını onun ağzına sokarken tasvir ediyordu; aynı anda bir yılan, akrep ve köpek de boğayı ısırmaktaydı. Bu mağarayı Mithra'nın tapınağı addetmek saçma gelmiyor. Mağara güneşe yapılan mistik ayinlere mükemmel derecede uygun çünkü güneşin doğuşuna bakıyor. Her kim ki derinliğinde Helios'un uzak dağların üstünden doğmasına bakar ve kızıl, mor ışıltıyı ve yakın ve uzak dalgaları seyre dalar, o kişi gerçek bir güneşe tapan olur."


Gizemle dolu bu mağara, Romalı askerler tarafından doğudan ihraç edildikten sonra I. ve III. yüzyıllarda imparatorluğa yayılan ve Hıristiyanlığa karşı vahşi bir mücadele başlatan bir güneş dininin törenlerine mekân olmuştu muhtemelen. 25 Aralıkta, bu din güneşin doğuşunu kutlar ve boğanın kurban edilmesiyle hayatın, kötülüğün güçleri karşısındaki zaferini temsil ederdi. Bu  din son derece dünya ile ilgiliydi, diğer dünyaya inanmazdı ve dünyanın sonunun Stoacılar gibi kozmik bir yangınla geleceğini düşünüyorlardı. Bu din, Hıristiyanlığın tersine, hayatın olumlamasına değer veriyordu. Nietzsche burayı tam da 1878 yazında, varlığının en üzgün dönemlerinden birinde, kötü ve acı unsurları yenmenin hastalıkla, kederle ve dertlerle mücadele etmenin yollarını aradığı sırada anıyor. Zerdüşt’ün girişini protagonist ile güneş arasındaki diyalogla başlatırken de hatırladığı yer burasıydı:


“Sen, ey büyük yıldız! Neye yarardı mutluluğun, aydınlattıkların olmasaydı eğer! On yıl boyunca buralara, mağarama çıktım ben, kartalım ve yılanım olmasaydık eğer, sen ışığından da, bu yoldan da bıkardın.”

 Nietzsche’nin Gregorovius’un eserinden çıkardığı Matromania mağarasıyla ilintili ikinci bir öğe mağara civarında 1750’de bulunmuş bir dikilitaşın üzerine yazılmış Yunanca dizelerin yorumlanmasıyla alakalıdır. Yazıt bilimciler bugün, söz konusu olanın basit bir mezar taşı olduğunu düşünüyorlar, ama Gregorovius onun İmparator Tiberius tarafından icra edilen insan kurbanıyla ilgili bir belge olduğunu düşünür.

"Bu çocuğun mezarlığındaki bu gizemli satırlar hangi tüyler ürpertici cinayetten bahsediyorlar! Burada Capri’nin hikâyesi vardır. Zavallı Hypatos'un akıbeti unutuldu, oysaki ben onu tanıyorum. Şeytani bir anda, Tiberius güneşe en sevdiği gözdesini kurban etti; burada, bu mağarada! burada, bu hücrede. Tıpkı daha sonra Hadrianus'un güzel Antinous'u Nil'de kurban etmesi gibi. Çünkü o dönemde, çok sık olmasa da insan kurban etmek örf ve adetlerde vardı ve çoğunlukla bunlar Mitra adına uygulanıyordu."

Nietzsche Gregorovius’un varsayımını izler ve Capri’ye yapılan gezintiden 9 yıl sonra İyinin Ve Kötünün Ötesinde’de dinsel zalimliği işlerken, genç Hypatos’un kurban edilişine gönderme yapar:

“Bir zamanlar insanlık, tanrısına insanlar kurban ederdi, belki de en sevdiği insanları; tarih öncesi bütün dinlerde, ilk doğan çocuğun kurban edilmesi örneğin, veya tüm Roma tarihindeki çağdışılıklar arasında en tüyler ürpertici olanı, İmparator Tiberius’un Capri adasındaki Mithras Mağarası’nda kurban edilişi."


*
Paulo D'olorio
Nietzsche'nin Sorrento Yolculuğu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder