SARTRE YÜZYILI

Sartre'dan Geriye Ne Kaldı?

Pierre Billard

19 Nisan 1980 günü, "Sartre Topluluğu” denilen büyük bir kalabalık bu evrensel filozof-yazara Montparnasse Mezarlığı'na kadar eşlik etti. Sartre, değişmiş, kahramanlaşmış, ama sadeleşmiş olarak efsanedeki yerini aldı. Şimdi, yirmi yıl sonra, saatler yeniden değerlendirme anını gösteriyor: Bu kadar geniş bir eylem alanının adamı olan Sartre "dan geriye ne kaldı? Sıkça yanılan bu anıt adam hâlâ orada mı? Yanıtlar Bernard-Henry Levy’nin ona adadığı güçlü çalışmada yer almakta:

 "Le Siecle de Sartre 
Sartre Yüzyılı.


Bu kitap hem iştah hem de sıkıntı yaratıyor. İştah diyoruz çünkü kitabı uzun zamandır bekliyorduk, Levy onu bize borçluydu. Dokuz yıl önce kapsamlı ve güçlü bir yapıtında (Özgürlük Maceraları) yirminci yüzyılın büyük entelektüellerinin romanını yeniden yazmış, ancak bu kitabında Sartre’a yer vermemişti. Bu yokluk, bugün yerine getirilen bir sözü içeriyordu. Sıkıntı ise başlığından kaynaklanıyor. Başlıkta söz konusu olan hangi yüzyıldır? Yirminci yüzyıla hâkim olan elbette Sartre’ın figürü değildir: Gide, Malraux ve diğerlerinden söz edilebilir. Bunu tespit edecek olan Levy değildir, çünkü onun Sartre’ı, bize bir bilinç destanını ve bir başarısızlığın öyküsünü sunmaktadır.
Kitap Sartre’ın zaferi üzerine başlamaktadır. Makaleler, röportajlar, denemeler, tiyatro oyunları, romanlar, konferanslar, felsefe tartışmaları ve elbette Les Temps Modernes dergisi meraka, tartışmaya ve zihinlerin ısınmasına neden olmaktadır. Eski felsefe profesörü, yeni ve istisnai boyutta bir entelektüel tipini oluşturmaktadır. "Büyük Sartre’cı" Simone de Beauvoir Sartre’ın kendisine şu itirafta bulunduğunu söylemiştir: 

"Hem Spinoza hem de Stendhal olmak istiyorum."

Ancak bu galip Sartre, terörizme ve siyasi cinayete çağrıda bulunmadan önceki Sartre’dır. Sonuç olarak Sartre ne Stendhal ne de Spinoza olabilmiştir. Roman türü yapıtları erkenden kesintiye uğrar (1949). Bundan on beş yıl sonra, yazarına Nobel Ödülü kazandıran Sözcükler isimli edebi başyapıtıyla yazın dünyasına geri döner. Sartre, edebiyatı bir şifa olarak görmüştür. Onun uzun ve acı bir delilik hastalığı olduğunu da beyan etmiştir.



Demek ki Stendhal değildir. Ama Spinoza hiç değildir. Levy’nin çalışmasının özü Sartre’ın romanlarının ne kadar felsefî oldukları iddiasından oluşmuştur. Başlıklarıyla Heidegger ve Hegel'e meydan okuyan iki büyük yapıtı, Varlık ve Hiçlik ve Diyalektik Aklın Eleştirisi'nin oluşumunu inceler. Ancak bu dönemlerinde Sartre, Hegel ile oyun oynamakta ve Marx’ı (hiçbir zaman derinine inmeden) yok saymaktadır. Daha sonra Sartre Eleştiri isimli yapıtında düşünülmüş ya da düşünülebilecek olanı tanımlayarak Hegel’in Mantık Bilimi'nde öne sürdüğü "felsefenin sonu" fikrini aşabilmek için ona karşı çıkar. Bunu yaparken de, kaynağındaki "varoluşçuluk” ile çelişkiye düşen kavramsal nesnelerden yararlanır. Bütün bunlar boşunadır, bu girişim Hegel'ci mutlaklığın duvarında parçalanır. Bu temel başarısızlık Sartre’ı ideolojik spekülasyondan gerçeğin karanlığına götürür. Edebi alana yaptığı gibi felsefi alana da ihanet eder. Bundan böyle dünyayı yeniden oluşturmayacak, onu yaşayacak da; sokakta, halkın içinde, gündemde, somut siyasette.

Sartre, 1940 sonunda Almanya’daki bir tutuklu kampında tutsak arkadaşlarıyla birlikte Noel için Bariona adlı bir tiyatro oyunu yazar ve oynar. Daha sonraları, "kalabalık içinde diğerleri arasında bir numara olarak kaybolmuşluk" hissinin verdiği zevkle "ortak yaşama katıldığını söyler ve "arkadaşlığın sıcaklığının anti-hümanizmasının çelişkilerini çözdüğünü" belirtir.

Kamptaki anarşist, dandy, Stendhal’ci, Nieztsche’ci Sartre kendini yenilmişlerin ortaklığıyla sarılmış bulur ve bundan mutluluk duyar. "Başkaları için" ve "kendisi için" varolmakla ilgili, karamsar, anti-hümanist, birleşmiş grupların dinamiğini reddeden bireyci felsefe- bir süre daha egemenliğini sürdürür. Ancak kısa bir süre sonra, Eleştiri'sinde "düşüncelerim öldü" der.

Levy saptama yapar, suçlamada bulunmaz, örneğin: işgal sırasındaki tutumuna karşı Sartre’a yöneltilen yanlış davaları reddeder. Yazarın her virajı için geçerli motivasyonlarını ve meşruluk payını araştırır, suçsuzluğunun kanıtlanması için uğraşır. Benny Levy ile yaptığı son söyleşilerde tanık olunan yeni gençliği içinde Sartre, yeni bir düşünceyi araştırmaktadır. Yahudi Mesihçiliği üzerine bir düşünce ve Yahudi  toplumunun deneyimi, her türlü toplumsal zorlamaya isyan eden yalnız adam felsefesiyle öznelliğin temel çelişkisinden kurtulma olanağını verecektir ona sanki. Acaba Sartre yeni bir sıçrayışın eşiğinde midir? Ölümü bu sorunun yanıtını askıya alır.

Levy, Sartre’ın Camus ve Aron hakkındaki düşüncelerine de hak vermeyi sürdürür. Ancak kitapçılardaki kitaplarının afişlerinde uzun süre kalarak çok ihmal edildiğini düşündüğü Sartre tiyatrosu hakkında acımasız olmaktan geri kalmaz.

"Sartre Yüzyılı" adlı bu yapıttan çıkarılabilecek sonuçlardan biri "yüzyılının dışında kalan Sartre", "yüzyılına karşı çıkan Sartre" olabilir.

*
Sartre Yüzyılı kitabından notlar:
https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2013/07/ nietzscheci-bir-kitap: bulanti
https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2013/07/camus-x-sartre.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2013/07/nietzscheler.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder