RODİN - Rainer Maria Rilke

edward steichen'den  rodin  the thinker - 1902


Rodin'i ilk defa ziyaret ettiğimde ve Meudon'daki evinde tanıdığım kişilerle aynı masada kahvaltı ettiğimde, evinin onun için önem taşımadığını anladım; belki yalnızca küçük ve yoksul görünüşlü bir sığınaktı; yağmur ve uyku zamanları için başının üzerinde bir çatıdan ibaretti; ve şunu da anladım ki, evi onun için ne bir kaygılanma nedeniydi, ne de yalnızlığında ve yoğunlaşmasında herhangi bir ağırlığı vardı. Rodin evinin loşluğunu, inzivasını ve huzurunu iç dünyasının derinliklerinde taşımaktaydı; kendisi için o evin üzerindeki gökyüzüne, çevresindeki ormana ve uçsuz bucaksızlığına, hep yanından akıp giden büyük nehre dönüşmüştü. Kendi içine dalmış, özsular içerisindeki haliyle sonbaharda bir ağacı andıran bu yaşlı adamınki, nasıl bir yalnızlıktı! Rodin, bir derinliğe dönüşmüş; kalbinde derin bir yer kazmış ve darbeleri, sanki uzaklarda bir sıradağın ortasından gelir gibi uzak. Düşünceleri iç dünyasında dolanıp duruyor, onu ağırlıkla tatlı bir şeyler dolduruyor ve kaybolup gitmiyor. Rodin önemsiz olan her şeye karşı duyarsızlaşmış ve insanların arasında sanki her yanını çok eski bir ağacın kabuğu bağlamışçasına duruyor. Fakat önemli olan karşısında bir çırpıda açılıveriyor... O zaman bir öğrenciye, izleyiciye ve normalde uyuklayanların arasında yitip gitmiş güzelliklerin yeniden yaratıcısına dönüşüyor... Rodin için baktığı, bakışlarıyla sardığı şey her zaman biricik, her zaman dünyanın ta kendisi...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder