BOŞLUK "bakışımın biçimini alıyor"

...

Çağdaş gökbilimin mesajı. Eskiler gibi biz de göğe bağlı olduğumuzun bilincindeyiz. Ama daha önce hiç kimsenin hayal etmediği genişlikte bir çerçeve içinde. Yaşamımız dev bir boyut içinde yer alıyor. Gezegenler, yıldızlar, galaksiler onun büyüleyici parçaları. Varoluşumuzun kozmik ulumaları var.

Matematik doğanın dilidir. Atomlar ile moleküller bizim tözümüzdür. Onların biribiriyle ilişkilerini keşfetmek kendi geçmişimizi ve kendi şimdimizi incelemektir. Bu da bizim var olmamızı sağlayan bu engin düzenleme hareketini biraz daha iyi anlamaktır.

Coğrafi bakımdan, kozmik maddenin hemen hemen tamamında, hiç yok demeyelim de, çok ilkel bir düzenleme düzeyi vardır. Ne ki bu kaoslu okyanusta, kimi ayrıcalıklı yerlerde, uygun fizik koşulların kayırdığı adacıklarda, madde düzenleyici eğilimlerini "bırakabilmiş", gizini kendinde taşıdığı harikalar yaratmıştır.

Bilimler, ancak XX. yüzyıldan itibaren, bilgilerin birikmesi sayesinde ve bunların engin bir kendine dönüşüyle, birleşmelerini tamamlayabilmiştir. Farklı disiplinlerin edinimlerini yan yana koyarak engin bir bilgi freskosu yapılabilir. Bilim adamları da çabalamaları sırasında biraz unutmuş oldukları şeyi yeniden keşfederler. Yani ortak nesnelerinin bilimi yapan insanın yaşadığı evren olduğunu.

"Varolmak". Görünüşte yalın bir sözcük. Gerçekte ise öyle derin bir gizemi var ki. Chamonix vadisinin üstünde durup önümde Mont Blanc’ı gördüğüm zaman, Mont Blanc "vardır". Yaklaşırsam kayalık yarlardan başka bir şey görmem. Mikroskopla bakarsam, onun "varlığı" mineral oluşumlarının dokusunda kaybolur.

Bilim bize var olan her şeyin -taş, yıldız, kurbağa ya da insan- aynı maddeden, aynı temel parçacıklardan yapıldığını öğretiyor. Tek fark parçacıkların biribirine göre düzenlenişinde. Tek fark karmaşıklık piramidine tırmanmak için gereken basamakların sayısında.

Bilimsel bilgiler bize insanın yeni bir imgesini veriyor. "Dünyanın merkezi" olma iddialarından vazgeçmek zorunda kalan insan yeni bir yer ediniyor. Kendini doğanın düzenlenmiş varlıkları arasında çok yükseğe yerleştiriyor. Bütün kozmik olguları içinde barındıran bu uzun hazırlığın kendisini götürdüğü yere. Bu yeri, kökeni ne olursa olsun bütün insan kardeşleriyle paylaşıyor. İnsan Haklarına saygı aynı zamanda evrenin tarihinde her bireyin öneminin bilincine varılması demektir.

Kütle ve hacim ölçeğinde insan hiçtir: Sınırsız uzayda bir toz tanesidir. Ancak çok daha anlamlı olan düzenlenme ölçütüne göre çok yükseklere yerleşir. Bizim bilgimize göre en yüksek basamakta, evrenin görülebildiği, kendi kökeni ve geleceği üzerine sorular sorabildiği bir yerde bulunur. Bizden önce kimse -en azından bizim gezegenimiz üzerinde- bu sorgulamaları yapamamıştır.

Bulutsular ve atomlarla birlikte, var olan her şeyle birlikte maddenin düzenlenişinin bu engin deneyimine katılıyoruz. Evrene yabancı olmak şöyle dursun, milyarlarca ışık yıllık bir genişlikte sürüp giden bir serüvenin içinde bulunuyoruz. On beş milyar yıllık bir gelişmeden sonra bizi yaratan bir kozmosun çocuklarıyız. Hindu geleneğinde olduğu gibi, taşlar ve yıldızlar bizim kardeşlerimiz. Böylece verimli yaşam alanımızın ortaya çıkmasına katkıda bulunmuş olan bütün canlılara, bitkilere ve hayvanlara bağımlı olduğumuzu keşfediyoruz.

"İnsani olan hiçbir şeyin bana yabancı olmadığını düşünüyorum" diye yazıyordu Terentius, iki bin yıl önce. Buna şu eklenebilir: Fizikle, kimyayla, biyolojiyle ilgili hiçbir şey bana yabancı değildir.

Bilim "Tanrı var mı? Yaşamın bir anlamı var mı? Ölümden sonra yaşam var mı?" gibi sorulara yanıt veremese bile, bilimsel bilgiler kendimizi yıldızlara, bitkilere, hayvanlara göre kozmosta bir yere yerleştirmemize izin veriyor. Bunlar bizim geçmişimizi yeniden anlatıyor, kozmik köklerimizi yeniden buluyor, kendini düzenleyen maddenin, içinde bizim de yer aldığımız serüvenini betimliyor.

İnsanlar ölüyor, ama yaşam hiçbir şey olmamış gibi bir biçimde devam ediyor. Ölümü bir bitiş olarak değil, olimpiyat ateşini sönmeden başkasına aktaran Yunanlı koşucu örneği, bir bayrak yarışı aşaması olarak görmek gerek. Yaşamımız kısa, ama türümüz uzun süreli. Hepimiz zincir baklalarının sorumluluğunu taşıyoruz.
...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder