VERLAİNE & RİMBAUD


Gerek erkekler arası, gerek kadınlar arası eşcinsel ilişkilere değgin en çok şiir yazan Fransız şairi Paul Verlaine’dir. Belçika’da yayınladığı ve Fransa’da yasaklanan Dostlar (Les Amies) adlı kitabı iki bölümden oluşur. Kadınlar (Femmes) başlığını taşıyan birinci bölüm sevici kadınlarla (lezbiyen), Hombres adını taşıyan ikinci bölüm ise eşcinsel erkeklerle ilgilidir.

Paul Verlaine biseksüeldi, kadınlarla olduğu kadar erkeklerle de sevişmekten zevk alıyordu. Erkeklerle ilişkisinde edilgen (pasif homoseksüeldi).

Zevk dizelerini yazan lise öğrencisi Paul Verlaine kendisinden sekiz yaş büyük ve annesiyle aynı adı taşıyan teyze : kızı Elisa Moncomble’a âşıktı. Evli ve hamile Elisa’nın gebelik sancılarını dindirmek için doktoru afyon hapları veriyordu. Elisa ölçüyü kaçırıp genç yaşta ölünce romantik lise öğrencisi kendini içkiye ve serseriliğe verdi. Erkeklerle eşcinsel ilişkileri de bu yaşlarda başladı.

Verlaine liseyi bitirince Paris belediyesinde memur oldu. Mathilde Maute ile evlendiğinde Lucien Viotti adlı bir gençle de eşcinsel ilişkilerini sürdürüyordu. Verlaine evlenince Lucien ruhsal bunalıma düşüp gönüllü askere yazıldı ve savaşta öldü. Vicdan azabı çeken Verliane kendini içkiye verdi, öcünü karısından almaya kalktı. Henüz on sekiz yaşındaki toy ye hamile karısını kıyasıya dövüyordu.

1871 Eylül’ünde Charleville’den, kaynatası ve kaynanasıyla birlikte oturan Verlaine’lerin evine, 17 yaşında, Arthur Rimbaud adlı bir şair konuk geldi. Garip, şaşkın, kuşkucu, gözleri sevi çiçeğinin rengini, tavrı ve davranışı cezaevi kaçkınlarını andıran bu çocuğa baktıkça Mathilde ve annesi kötü bir geleceği sezinler gibi ürküyor, telaşlanıyordu. Nitekim, Lucien Viotti’den boşalan yeri bu hırçın "köylü" doldurdu, iki şair artık tüm zamanı meyhanelerde ve Paris sanatçılarının içkili toplantılarında geçiriyor, eve sabaha karşı dönüyorlardı. Verlaine’in kaynatası zengin bir zeytin yağı tüccarıydı ve evin bütün giderlerini o karşılıyordu. Verlaine kaynatasının parasıyla, Rimbaud ile birlikte Paris’in tadını çıkarıp burjuva hayatı yaşarken, karısı zavallı Mathilde'in payına da dayak ve sövgü düşüyordu.

Rimbaud kendini anlattığı bir düzyazılmış şiirinde "enerjiyle dolu olmasına rağmen kadınları sevmezdi" diyor. On yedi yaşındaki delikanlıyı ilk eşcinsel ilişkiye ondan on yaş büyük, Parisli burjuva Verlaine mi alıştırdı? Yoksa Rimbaud’nun daha önce böyle bir uygulaması var mıydı? Kimi araştırmacılara göre, Rimbaud, Komün ayaklanması sırasında Paris’e gelip bir kışlada kalıyor. O sıralarda kent en çetin günlerini yaşamakta, insanlar ölümle hayat arasında bir gidip bir geliyor. Bu keşmekeş içinde yiğitliklerin yanı sıra bireysel davranış ve alışkanlıklar da kendine ortam bulabiliyor. Kışlada askerler, işçiler, ulusal korucular, denizciler, karacılar balık istifi gibi üst üste. Ağızlarında sövgüler, salyalarını akıta akıta tütün çiğneyen bazı eşcinseller, düşler ve devrim aşkıyla dolu delikanlı Rimbaud’ya çetin anlar yaşatıyorlar. Sonunda bir onbaşı zorla üstüne çekiyor Rimbaud’yu Araştırmacılar, şairin Çalınmış Yürek şiirini bu olay üzerine yazdığını ileri sürerler:

"Üzgün yüreğim akıyor gemiye/ Bir gevişlik tütün salyası gibi (...)
Ya bu kaba saba sözler ne diye/ Adamların bu zevzek gülüşleri (,..)
Hep belden aşağı edepsiz laflar/ Onu nasıl baştan çıkardı bakın!/ 
Dümende de o biçim resimler var/ Sevişmeler, kalkmış cinsel organlar".

 Şiirdeki yürek, penisin; salya ise meni’nin simgesidir.

Kaldığımız yere dönelim. Rimbaud Verlaine’lerin evinde konuk. İki şair gece sabaha dek içip gündüz uyuyorlar. Verlaine genellikle, Rimbaud’dan önce kalkıp, delikanlının odasına giriyor usulca. O uyurken özlem dolu gözlerle seyrediyor: 

"Geldim bu akşam, yatağına eğildim /Seyrettim o tapılası bedenini/
Baktım dua eden bir derviş gibi /Oy, güneş altında her şey boşmuş, dedim (:..)
/Ne zor seni sevmek, aşkım, ince gülüm!/
Kapatacak mı gözlerimizi ölüm /Tükenecek mi soluk uyurken böyle? (..)" 

Tutkun Verlaine, Rimbaud uyurken uyanmasın diye karısı Mathilde’in bile koridorlarda dolaşmasını istemez:

 "Bak, öğlen oldu bayan. Uyuyor çocuk ruhum/ Dolaşma, adımlardan uyanır, korkuyorum (...)/ Öğlen oldu suladım her yanını odanın / Umut parlak bir çakıl zamanın kuytusunda/ Ah, ne vakit açacak gülleri sonbaharın"

Verlaine'in kaynatası Bay Maute Paris’e, eve dönünce Rimbaud'nun saltanatı da sona erer. Banville'in yardımıyla delikanlıya çatı katında bir oda bulunur. Verlaine’in şair arkadaşları çocuk şairin geçimini sağlamak için aralarında bir fon kurarlar. Verlaine artık Rimbaud ile çatı katında buluşur. Bir şiirinde kendini "uysal mürit" olarak tanımlayarak kasabalı delikanlıya şöyle seslenir:

 "Ey dehşet, buyruğundayım, al beni (...) 
Tırmanıyorum sana, çık kalçalarıma, tepin!”

 Rimbaud’ya "dehşet (terreur)" adını takmış Verlaine. Çünkü bu vahşi kasabalı, "Şairler Prensi" dediği Paul Verlaine’in bedenine karşı çok acımasız, sadik; sevişirken bıçakladığı da oluyor. Bir gün, kıskançlık nedeniyle kendisiyle kavga eden karısı Mathilde’e gömleğinin düğmelerini çıkarıp yara izleriyle dolu göğsünü gösterir Verlaine ve "Kaplanlar gibi sevişiyoruz!" der. Rimbaud davranışlarında ve insanlarla toplumsal ilişkilerinde ne kadar azgınsa Verlaine de cinsel ilişkilerde o kadar azgındır, ateşi hiç sönmez. Yalnız Rimbaud’yla değil, "Gavroche" adıyla bilinen ressam Forain ile de eşcinsel ilişki içindedir. Mathilde anılarında şunları yazar: 

"Verlaine bir gün bana, ‘esmer küçük kediyle birlikte olduğumda iyiyim, çünkü esmer küçük kedi çok uysal, sarışın küçük kediyle birlikteyken kötüyüm, çünkü sarışın küçük kedi çok yırtıcı ’ demişti, o zamanlar bu sözlerin gerçek anlamını sökememiştim. Meğer esmer küçük kedisi Forain, sarışın küçük kedisi Rimbaud’ymuş."


İki şair arasındaki eşcinsel ilişki Paris sanatçılarının alay konusu olur. Odeon Tiyatrosu’ndaki bir galadan sonra bir gazetenin sanat haberleri sütununda yayıncı Lepelletier’nin imzasıyla şu satırlar çıkar: "Bu galaya Verlaine de genç bir hanımla, kolunda matmazel Rimbaud’yla geldi." Verlaine evli, çoluk çocuk sahibi, kart ve çirkin. Rimbaud bekâr, genç, bakışları vahşi ve sert ama yüzü bir genç kız yüzü gibi, güzel. Bu nedenle Paris sanat çevresi Verlaine’i etken, Rimbaud’yu edilgen 'sanıyor. Oysa tam tersi.


Söylentiler ve başıbozuk yaşantısı yüzünden Verlaine’in evindeki huzursuzluk artar. Bir tartışma sırasında karısını yine döver, bir aylık çocuğunu fırlatıp atar, araya giren kayınbabasını şişli bastonla kovalar. Sonunda kayınbaba Maute de ağırlığını koyup, kızını uzaklaştırır. Verlaine annesinin evine sığınır.

Paul Verlaine serseri bir şair ama rahatına da pek düşkün bir kentsoylu. Ayrıca işsiz. Rimbaud’yu geçindirebilecek parası kalmamış. Sanatçı dostları da, hem paralarıyla geçinip hem kendilerine hakaret eden, "Vahşi köylü"den usanıp ödeneği kesmişler. Verlaine karısıyla barışmak ister. Önüne konan koşul şu: Rimbaud Paris’ten gitmeli.

Verlaine’in tersine Rimbaud eşcinselliğinden hoşnut değildir. Kötü Kan şiirinde eşcinselliğini yanlış yetiştirilme biçimine, annesinin despot tutumuna bağlar: 

"Yasaklanmıştı bana kadınlarla arkadaşlık." 

Bir başka şiirinde ise bu alışkanlığını çirkef (vice) olarak niteler:

 "Çirkefimle, aklım erdiğinden beri acılı köklerini hep benden yana süren (...) hep beni sürükleyen çirkefle yüklü, gidelim."

Çaresiz kalan Paul Verlaine, Rimbaud’yu Charleville’e gönderir. Özlem dolu ayrılık günlerinde, Rimbaud için, "Yağmurun Şarkısı" şirini yazar: 

"Kente yağan yağmurlar/ Kalbimde kan ağlıyor Bu nasıl hüzündür ki/ Canevimi dağlıyor/ Ey hoş yankısı yağmurun/ Çatılar üstünde, yerde/ Acı dolu yüreklerde/ Tatlı şarkısı yağmurun,"


Rimbaud mayısta Paris’e döner. Daha sonra iki şair önce Brüksel’de, sonra da Londra’da birlikte yaşamaya başlarlar.

Serseriler şiirini okuduğumuzda Rimbaud’yu bu ilişkiye Verlaine’in zorladığını düşünürüz: 

"Nice acımasız akşamları borçlu olduğum zavallı kardeş! Tutkuyla yapmıyordum bu işi. Dalga geçmiştin güçsüzlüğüyle (...) Ve hemen her gece, yastığa koyar koymaz başını, rüyasındaki haliyle! ağzı kokmuş ve gözleri yerinden uğramış, kalkıp zavallı kardeş, aptalcasına hazin düşünü uluyarak beni salona çekiyordu."


Çılgın Kız! Cehennemlik Koca şiirinde de Rimbaud, Paul Verlaine’den "zevce" olarak söz eder.

Londra’da geçirdikleri günler özellikle Verlaine için cehennem azabına dönüşür: Rimbaud’yu bırakıp Brüksel’e gelir. Verlaine’in elbiselerini ve kitaplarını satarak bir süre daha geçinen Rimbaud, büsbütün parasız kalınca Brüksel’e kapağı atar. Kavgalar yeniden başlar. Verlaine, Rimbaud’yu vurup cezaevine düşer ve bu eşcinsel ilişki böylece kurşunla noktalanır. İşin en üzücü yanı, her iki şairin de biyografilerine, şiirlerinin yanı sıra doktor raporları da girer. Haklarındaki söylentilerden yakınan Verlaine yayıncısı Lepelletier’ye Londra’dan gönderdiği mektupta şunları yazmıştı:

 "Rimbaud’nun da; benim de kıçlarımız bakire, merak eden kim varsa göstermeye hazırız."

 Oysa, Brüksel’deki yaralama olayından sonra, iki doktorun, savcının isteği üzerine yaptıkları muayenenin ortak raporu Verlaine’in bakire olmadığını ortaya koyar:

 "İlgilinin anüsü incelendi: biçimi bozulmuş. Kalıntılar pek belirgin değil, ama organın dış görünümüne göre, süregelen köklü alışkanlıkları var ve yakın bir tarihte de bu alışkanlığını yine sürdürmüş..."

Verlaine Mons Cezaevi’ne girer, yaralı Rimbaud Roche’daki köy evine döner. Cehennem’de Bir Mevsim’i tamamlar. Paris’te yayıncı bulamaz. Kitabı basmayı ancak, giderini Rimbaud’nun ödemesi koşuluyla, Brüksel’deki Poot Yayınevi kabul eder. Kitap basılır, hakkında tek yazı bile çıkmaz.

Rimbaud ve Germain Nouveau


Okurlarımızın, hatta şairlerimizin ancak pek azı Germain Nouveau’nun adını bilir. Önce bir kısa bilgi verelim. 1851 doğumlu. 1920’de, 71 yaşında öldü. Marsilya lisesinde bir yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Paris’e geldi, Albume Zutique’de yazmaya başladı. On gerçekçiler Mavi Keşiş, Kara Kedi gibi dergilerde yazdı. Koyu bir dindar olunca, dinsel görüşlerine uymadığı gerekçesiyle yazdığı şiirleri toplayıp yok etti. Ölümünden sonra arkadaşları belleklerinde kalan şiirleri. "La Doctrine de l'Amour" ve "Valentines" adları altında kitaplaştırdılar. Verlaine ve Rimbaud’nun arkadaşı Germain Nouveau’yu şiir dünyasına Breton, Aragon ve Eluard gibi gerçeküstücüler tanıttı.

Rimbaud Cehennemde Bir Mevsim’i yayınladığında Paris sanat çevrelerinin hiçbir ilgi göstermediğini söylemiştik. İşte o karamsar günlerinde Rimbaud, bir akşam, Tabourey Kahvesi’nde otururken, 22 yaşındaki, kendi gibi taşralı bir şair olan Germain Nouveau yanına gelir, dostluk ve ilgi gösterir. Mart sonunda birlikte Londra’ya giderler. Rimbaud zaten her zamanki gibi meteliksiz. Şair Nouveau’nun birikmiş parası da kısa zamanda tükenir, iş aramaya başlarlar. Nouveau sıkıntıya katlanacak biri değil, Paris sanat çevrelerinden de uyarılar geliyor: "Rimbaud’yla birlikte olman sanatına zarar veriyor, aklını başına topla..." Nisan sonlarında Nouveau, Rimbaud’yu terk edip Paris’e döner. Aralarındaki ilişki ne türdendi? Kimi araştırmacılara göre Verlaine gibi Germain Nouveau da çiftcinsel, yani erkeklerden de zevk alıyor: Nitekim Red (Le Refus) adlı şiirinde şunları yazar:

Ruhen, ruhumla eşcinselim ben! Ayakta, yüksek sesle söylüyorum bunu/ Oturunca başka telden çalarım/Yatakta büsbütün susarım bayan / Doktoruma fikrini soracak olsam /Eşcinsellik bayağıymış, iğrençmiş/Bana göre ise doğal bir idman" 

Şiirinin girişinde bunları söyleyen Germain Nouveau, belki de halkoyunun tepkisinden çekindiği için şiire şu dizelerle son verir: "Eşcinsel değilim ben, olsaydım da ne çıkar!"

Dört yıl cezaevinde yatan Verlaine Ocak 1875’te hapisten çıkar. Hapishanede içki bulamadığı, dolayısıyla günah da işleyemediği için kendini Tanrıya verip dini bütün, tam bir sofu kesilir» İki dost, Verlaine ve Rimbaud dört yıllık aradan sonra Stutgart’ta son kez karşılaşırlar. Verlaine, elinde doksan dokuzluk tespih "İsa yolunda birbirimizi sevelim" diye vaazlar verir. Rimbaud’nun önerisi üzerine sohbete bir kahvede devam ederler. Fransız kahvelerinde içki de satılır. Ertesi sabah çöpçüler Verlaine’i sokaktan toplar. Uslandığını sanan Usluluk kitabının şairi yeniden azgınlaşır, Rimbaud Afrika’ya gider, Verlaine, Lucien Letinois adlı bir başka delikanlıyla bir çiftliğe kapanarak annesinin elinde kalan son paraları da tüketir. Zaman zaman Arras’da Germain Nouveau’yla da buluşup hasretlik' giderir.


Erdoğan Alkan


*
ilgili okumalar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder