Yazma Sıkıntısı / Ferit Edgü

“Yalnızca dil vardı. Biçimi de, 
özü de içinde barındıran dil.
Bunu gördükten sonra işim
daha da zorlaştı. O gün bugün 
sözcüklerle boğuşuyorum."


Yazma sıkıntısı mı?

Ben,  yazma zorluğu, derdim. 
Kendi hesabıma.
Gün geçtikçe daha zor yazdığım için.

Kalemi elime aldığım ilk gençlik yıllarında (on altı-on yedi yaşlarındaydım) bir nöbete tutulmuş gibi yazardım.

Olağan. Çünkü hiçbir şey bilmiyordum. Hemen hemen hiçbir şey. Dolayısıyla her şey yazılabilirdi. Daha da kötüsü, her şey, her biçimde yazılabilirdi. Ama şaşılacak bir şey, kuşağımın birçok yazarı gibi, ben de daha o ilk yıllarda bir “üslubum” olsun istedim. Bu üsluba ulaşmak kendiliğinden olmadı. Uzun temrinler yaptığımı bugün çok iyi anımsıyorum. Yazmak kolaydı. Ama kişiliği yazdıklarında yansıyan bir yazar olmak o kadar kolay değildi.

Ne var ki, bir “üslup” sahibi olmanın her şey demek olmadığını çok geçmeden ayrımsadım. Abdülhak Hamit’in de bir üslubu vardı, değil mi? Tanrı korusun, sıradan biri olmak, böylesi bir üsluba sahip olmaktan iyidir. Daha o yaşlarda bilincindeydim bunun.

Her gün ya da her akşam yazı masasının başına oturup bir-iki ya da sekiz-on sayfa yazan yazarlar vardır. Ben onlardan biri değilim. Bir öykü yazmak için masaya oturduğumda, ne yazacağımı bilirim, ama nasıl yazacağımı bilmem. Hemen hemen bilmem. Yazmak eylemi ya da yazma serüveni, ak kâğıt üzerine düşen ilk cümleyle başlar. Acaba doğru imge bu muydu, sorusunu, acaba doğru cümle bu mu sorusu izler. Onu da, acaba doğru sözcük bu mu, sorusu. Çoğu kez, yazma aşamasında yanıtlanamaz bu sorular. Zamanın geçmesi gerekir. Son yanıtı, hep zaman verir.

Gecenin bir saatinde uyanırım. Takılıp kaldığım, çözümleyemediğim sorunun yanıtını bulmuşumdur. Uyku sersemi, başucumdaki deftere not düşerim. Sabah uyandığımda, bakarım, saçma sapan bir-iki sözcük. Kimi zaman da yol gösterici bir imge. Çok sık olmasa da. Yazdıklarımın bir özü, bir geçmişi olmadığını, olmaması gerektiğini, ikinci kitabım Bozgun’u yazdıktan sonra anladım. Ne biçim vardı, ne öz. Yalnızca dil vardı. Biçimi de, özü de içinde barındıran dil. Bunu gördükten sonra işim daha da zorlaştı. O gün bugün sözcüklerle boğuşuyorum.

Benim sıkıntım da bu.

*
ilgili okumalar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder